17 Ağustos 2015 Pazartesi

İş Sağlığı ve Güvenliği bilim olarak tanınmalı!


İş sağlığı ve güvenliğinin çalışma hayatındaki önemine dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Rüştü Uçan, bu konuda yapılacak bilimsel çalışmalar için fon kurulması gerektiğine dikkat çekti.120 binden fazla iş güvenliği uzmanı bulunan sektörün ana bilim dalı olarak tanınması gerektiğine dikkat çeken Uçan, iş güvenliği mühendisliğinin kurulması gerektiğini söyledi.
İş sağlığı ve güvenliğinin çalışma hayatındaki önemine dikkat çekmek, “İş Sağlığı ve Güvenliği” bilincinin geliştirilmesi ve iş kazalarını önlemeye yönelik farkındalık oluşturmak amacıyla 1987 yılından bu yana her yıl 4-10 Mayıs tarihlerinde “İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası” olarak kutlanıyor.
Üsküdar Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümü Başkanı Yrd. Doç. Dr. Rüştü Uçan, İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası’nda ülkemize özgü çözüm ve sonuçları çıkarmamızı engelleyen bazı sorunlar olduğuna dikkat çekti.
120 binden fazla iş güvenliği uzmanı bulunan sektörün ülkemizde henüz ana bilim dalı olarak tanınmadığının altını çizen Uçan, bundan dolayı da bilim insanı yetiştiremediklerini kaydetti. İş Güvenliği mühendisliği kurulmalıdır diyen Uçan, bu mühendislikte eğitim, ülke şartları da göz önüne alınarak düzenlenmelidir dedi.
Uçan şu değerlendirmelerde bulundu:
“Tehlikeli ve çok tehlikeli işler için şart olan “yeterlilik sertifikaları” bugünlerde iş müfettişlerince istenmekte, kuruluşlar bu konuda sıkıştırılmakta, buna karşılık kuruluşlar “Yeterlilik Belgesi” aldırmak için gönderdikleri kamu tarafından açılan kurslarda maalesef sadece İş Sağlığı ve Güvenliği konuları belli ders saatlerinde anlatılarak “Yeterlilik Sertifikaları” verilmekte olduğu müşahede edilmektedir.
Bu vahim bir durumdur. Bu sertifikanın İSG ile alakası yoktur. Bu sertifika o tehlikeli işi yapabilme bilgi ve becerisi kazanarak yeterli hale gelme sertifikası olmalıdır. Daha kötüsü ise bu eğitim ve sertifika için yetkilendirilmiş birçok özel eğitim kurumunun parayı alıp sertifikayı verdikleri ve herhangi bir eğitim de vermedikleri duyulmaktadır. Bu çok vahim bir sonuçtur. Bu yasak-savma iş kazalarını azaltmayacak artıracaktır.
Bu konuda yapılacak bilimsel çalışmalar için fon kurulmalıdır. Doktora ve tezlerin daha çok deneysel yapılması sağlanmalıdır.”



9 Ağustos 2015 Pazar

Söke’nin incisi; Pidesi


Yıllardır endüstriyel temizlik sektörün de hijyen,sanitasyon,isg,eğitim yazıları yazmaktayım.Aynı zaman da her gittiğimiz il ve ilçede yediğimiz yemekler hakkında da bilgi sahibi oluyorum.Size bu gün belki de hayatınız da hiç duymadığınız bir pide çeşidinden bahsedeceğim.Yıllarca sadece yaz aylarında gittiğimiz babaannem ve anneannemin Kosova’dan sonra göç ettikleri Aydın ilinin şirin ilçesi Söke ve orada yapılan Söke pidesinden bahsetmek istiyorum.Aslında pideye olan ilgimi ve sevgimi Söke’de ki akrabalarım da, pideciler de, çok iyi bilirler,hatta evlerine ne zaman gitsem pide götürürüm.Bu arada pideyi de en çok rahmetli Sergül teyzem ile yemeği severdim.Diğer pidelere lafım yok yalnız Söke pidesinin hakkı yeniyor diye düşünüyorum.Hiçbir özelliği olmayan pidelerin İstanbul ve diğer illerde franchise yolu ile çok büyük şubelere ulaştıklarını gördükçe biraz hayıflanıyorum.Söke’de yaşayan ve pide severler bu işlerin PİR’i olarak rahmetli Meydin Ustayı tanırlar.Onlardan sonra da. Söke'nin en eski kıdemli pide ustları Mehmet Özcan, nam-ı diğer Hoca Fehmi Yakut gelmektedir.Ben çocukluğumda Efes sinemasının altında ki dükkanın da yıllarca Meydin ustanın yapmış olduğu enfes pidelerini yemişimdir.Tabii bir çift ve bir tek yerim her zaman ve şaşırırlardı nasıl yiyebiliyorsun diye çok seviyordum pide yemeyi ne yapayım ve  pide yemek için özel olarak Söke’ye gidiyordum.Her ilin hemen hemen her ilçenin ya yemeği ya meyvesi yada bir ürünü meşhur oluyor. Söke gerçi pamuğu ve unu ile meşhur ama bir de pidesi meşhur olsa çokmu olur canım.
Aslında bu pidenin tanıtımı için başta Belediye başkanı,Söke medyası,sivil toplum örgütleri ve pideciler el ele vermeli ve tüm Türkiye’ye Söke pidemizin tanıtımı yapılmalı.Bana düşen bir görev varsa Söke’li bir hemşeriniz olarak her zaman hazırım.
Yıllardan beri gittiğim ve pidesini zevkle yediğim Söke’nin yetiştirmiş olduğu ustalardan Başak pide salonunun sahibi Mehmet Terzi ile yaptığımız sohbetler de, Söke pidesinin tadı hiçbir pide de yok ama kimse bizi bilmiyor güzel bir tanıtımla bütün Türkiye Söke pidesinin adını duymalı ve tadını tatmalı bunun içinde şahsıma ne düşüyorsa yaparım demesi hem kendisine güvenin hemde yaptığı pidenin tadına olan güvenin bir parçasıydı.Aslın da ben kendisine şunu söyledim;

Kasım veya Aralık ayın da Türkiye’nin isim yapmış gurmelerini,yemek blogger’lerini,gazeteci arkadaşlarımızı Söke pidesini tattırmak ve Söke’mizi tanıtmak için bu şirin ilçemiz de misafir edelim.Söke pidemizi herkes duysun. Yapımı özel harcı, pişimiyle yarım yüz yıldır Sökeli pide ustalarına ait bu özel tadın gereken değeri görmesi için hepimiz elimizden geleni yapmalıyız.

Bu proje için çalışmalarımıza başladık,duyurulur !

Benim en çok sevdiğim kıymalı yumurtalı Söke pidesinin kısaca tarifini vereceğim,
Yağsız dana kıyma fırında kavrulup,soğutulduktan sonra maydonoz, domates,acı biber ve yumurta çırpılarak 1-2  saat önce hazırlanan dinlenmiş hamur açılır ve içine dökülür.Odun ateşinde yalnız bu odun Zeytin olacak ve harika kokusu ile pişirilir.Yanına 1-2 tanede acı kırmızı biber ve bir bardak ayran ile de afiyetle yenir.Yazarken bile canım çekti.En iyisi bu hafta sonu Mehmet ustaya bir uğrayayım epeydirde  görüşemedik. 

Sloganımız;

Söke’nin İncisi ;Pidesi

Hepimize afiyet olsun.